Bana sorarsanız İtalya’nın dört bir köşesine aşığım. Ama Verona, İtalya ‘nın en tatlı köşelerinden biri diyebilirim. Şehirden çok kasaba olarak adlandırabileceğiniz insanların kendi halinde günlük rutinlerin keyfini çıkarıp, huzur içinde yaşadıkları küçük bir kasaba.

Istanbul’da büyümüş biri olarak gittiğim her yerde baktığım ilk şey insanların yüzünde mutlu ya da mutsuz olduklarına dair herhangi bir ifadedir. Verona’da genç yaşlı herkes oldukça sakin ve huzurlu görünüyordu. Hayatın çok ucuz, yaşamın çok çeşitli ya da hareketli olduğunu söyleyemem. Fakat oldukça oturmuş bir düzen ve sakinlik hakimdi bu şehirde. Aralık ayında gittiğim için hava oldukça soğuk ve hava genelde pusluydu. Hatta o kadar pusluydu ki, çektiğim fotoğraflardan pek tatmin olamadım diyebilirim.

Ben Verona’ya İtalya’daki ilk durağım olan Bolonya’dan Flixbus otobüs firması ile geçtim. Yaklaşık 4 saat süren bu yolculuk için toplamda 12 euro ödemiştim. Otobüsler havadar, prizli ve Ryan air’den daha rahat koltuklara sahip!

Genel olarak fiyatlardan bahsetmem gerekirse, ben tabii ki yine Booking sitesini kullanarak 88 euro’ya Casa Italia isimli Guesthouse’da bir oda kiraladım. İki kişi kalıyor olduğumuz için kişi başı 44 euro gibi bir fiyata denk geldi. Temizliğini düşündüğümde, kesinlikle değdiğini söyleyebilirim.

Karnını doyurma işi ise, kişiden kişiye oldukça değişebilir bu şehirde. Ben İtalya’da üç öğün pizza yiyen bir canavara dönüştüğüm için pizza üzerinden bilgi vereceğim. Turistik sayılabilecek olan meydanında 10-15 euro arası karnını doyurabiliyorken, ben dilim pizza satan küçük dükkanlarda kendime kiloyla satılan pizza dilimleriyle ziyafet çektim. 4 dilim pizzaya 6 euro verdiğimi hatırlıyorum.

 

Şehir oldukça minyatür. Yolumuz 15-20 dakikada bir “Arena di Verona”  ya, yani Verona Arenası’na varıyordu. Arena’nın kendisi Roma’da Collessium olarak bildiğimiz yapının küçük hali, fakat daha sonradan yapılmış olan, dışarıya doğru sarkan demir yapıyı asla şehre olduramadık! Sarhoşken karşısına oturup “Ya ama bu neden yani!” diyerek dakikalarca güldüğümüzü hatırlıyorum. Sebebine dair bir sürü şey uydurup koca tarihi yapıyı eleştirip durduk. Arena Roma’dakine göre oldukça küçük ben açıkçası içini gezmeyi düşünmedim, yapının bir çoğu dışarıdan göründüğü için de olabilir.

Verona diyince akla gelen ilk şey tabiki Romeo ve Juliet! Kendilerinin oynaştığı ve ağlaştığı balkon burada bulunuyor! Verona’ya giderken “Aman balkonu da görürüz tabi!” bayatlığı ile gitmiştim fakat eve yaklaşık 4 kere tekrar gittim.

Hayır Romeo ve Juliet hikayesi için değil. Dünya’nın dört bir tarafından aşık ya da yalnız bir sürü insanın aynı duvarlara adını yazmış, kimbilir hangi umutla kilit bağlamış olması beni aşırı etkilemişti. Karışıklığından yazılanları neredeyse asla anlamadığım bu duvarların karşısında toplamda saatlerce vakit geçirdim.

“Piazza delle Erbe” şehrin Arena dışındaki öteki kalbi diyebiliriz. Sokak satıcılarının toplandığı, küçük yerli ve turislik restorantların, cafelerin bulunduğu yer burası oluyor. Ben Christmas zamanı bulunduğum için, normalde varlığından çok emin olamadığım büyük bir sokak pazarı da bulunuyordu akşamları.


Ara sokaklar Verona’nın gerçek yüzü diyebilirim. Fransız balkonlu renkli evler, neredeyse her balkon ve camda kışın bile güzelliğini koruyan rengarenk çiçeklerle, sanli 80leri anlatan bir filmin setinde gibi hissediyorsun kendini. Şehir tam bir tarihi güzellik.

Yeni herhangi bir yapı görmek, neredeyse mümkün değil. Tam bir İtalya havası yaşatıyor insana, Roma’daki kalabalığın ya da göz yoran karmaşanın zerresi yok. Roma güzel değil demiyorum ama o İstanbulumsu karmaşası Verona’da yok:)

Akşam yiyecek bir şeyler bulmak biraz zordu. Roma gibi büyük bir şehir olmayışının bu tip dezavantajları vardı tabii ki, fakat oldukça şirin olan bu şehir dinlenmek ve İtalyan insanların günlük hayatı nasıl keyfini çıkararak nasıl yaşadıklarını tam anlamıyla görmek için tam yeriydi. Gece hayatı yok denecek kadardı. Genç nüfus genelde evlenmiş, ellerinde bebek arabaları kırmızı burunlarıyla dolanıyordu.


Kısacası yolu İtalya’ya düşenlerin eğer beklentileri çılgın bir avrupa tatili değilde, gerçek İtalya’yı yaşamaksa uğraması gerektiği bir yer. Sorularınızı beklerim! Şimdiden iyi yolculuklar.

 

Ebru Tan

Facebook: Ebru Tan
Instagram: afactorygirl