Çok uzun zamandır aklımda olan Roma, İtalya seyahatini, 1 saatlik uzaklığındaki Atina’da yaşamaya başlayınca gerçekleştirmeye karar verdim. Seveceğimden emin olduğum bu şehir söylenilenden çok daha güzel ve çok daha ucuzdu. İşten bulabildiğim vakit sadece 3 gün olduğu için görmem gereken belli başlı herşeyi görmüş olmama rağmen, şehirin tadı damağımda kaldı diyebilirim. En az 5 gün gerekiyor Roma’yı yaşadım diyebilmek için.

Pahalı olarak bilinen şehirlerin başında gelen Roma, seyahat öncesi en çok bu aşamada ürkütüyor seyahat severleri. Kabul ediyorum eğer şehrin size sunduğu bütün tarihi yapıların ya da müzelerin ziyaretlerini yapma niyetiniz varsa emin olun sırf bu size 200 euroya patlayabilir. Ben vaktimin sınırlı olması sebebi ile sadece Vatikan’a girebildim. O da her kuruşuna değdi.  Ama Vakitan’ı apayrı bir yazıyla ele almak istiyorum, ancak hakkını az da olsa verebilirim.

Siz de tahmin edersiniz ki, Avrupa’da çok ucuza gezmeye olanak sağlayan Ryan Air sağ olsun, biletler oldukça ucuza geldi. Uçuşa 1 hafta kala almış olmama rağmen Atina’dan gidiş dönüş tam 50 euroya aldım biletleri. Yani şimdiki kurla düşünürsek Türk Lirası ile yaklaşık 200 gibi bir fiyata denk geliyor.

Konaklama konusunda gelecek olursak Roma ile alakalı bu konuda bütün seçeneklere sahipsiniz. Son zamanlarda baktığım Floransa ve Verona’nın aksine Roma’da hostellerden, kiralık dairelere ve lüks otellere kadar yüzlerce belki binlerce seçeneğiniz var. Biz Termini’den bir kaç durak uzaklıktaki Via Casilina bölgesinde bir Guesthouse tercih ettik. İki kişi iki gece toplamda 50 euro ödedik. Yani kişi başı 25 euro. Gecelik 12,5 euro gibi komik bir fiyata denk geliyor. Kaldığımız yerin adı, Guily Guesthouse, tertemizdi kesinlikle tavsiye edebilirim. Ve blog’larda sürekli Termini’nin merkeze ve tarihi yapılara uzaklığından bahsediliyor, ne kadar büyük bir yalanmış. Arkadaşlar Roma’da görülmesi şart olan her yer yarım saatlik yürüme mesafesi kadar bir alanda yer alıyor. Ve hepsine Termini’den otobüs de bulunuyor.

Bütün şehrin ulaşımı Termini İstasyonu üzerinden kurulmuş desem abartmış olmam. Burası otobüslerin ve trenlerin dönüp dolaşıp geldikleri yer. Farklı bir şehre gitmek istiyorsanız, adresi burası, merkeze gitmek istiyorsanız da ister 20 dakika yürüyün, ister otobüse atlayıp gidin.Vatikan için de Termini’den 64 numaralı otobüse biniliyor hatta.

Bu 64 numaralı otobüs aynı zamanda haftasonlarının uğrak merkezi, barların ve cafelerin bulunduğu bölge olan Trastavere’ye de gidiyor. Bu arada aramızda kalsın bir hiç bir seferde otobüse ücret ödemedik. Defalarca binmiş olmamıza rağmen yaklanamadık. Ama siz yine de bize uymayın isterseniz. İki günlük biletlerin fiyatları öyle çok uçuk değildi.

Roma’nın en sevdiğim noktası Venedik meydanı oldu diyebilirim. “Piazza Venezia” olarak geçiyor. Meydanın incisi Kral II. Vittorio Emanuella anıtı’nı görmek için tam 3 kere özellikle gittim bu meydana.Anıt o kadar görkemli ve o kadar güzel ki merdivenlerinde oturmak yasak olmasaydı oturup bütün günü geçirebilirdim sanırım.

Bu meydanın olduğu bölge turistik olduğu için, eğer buralarda yemek yemek ya da bir şeyler içmeye karar verirseniz, işte o zaman herkesin bahsetttiği pahalı Roma ile karşılaşırsınız. Ben Atina’ya döneceğim gün vakit azlığından bu meydanda yemek yemek zorunda kaldım. Fakat anıtın tam karşısına denk gelen bir pizzacıda, pizza ve içeceğe toplamda 10 euro verdim. Bölgeye göre oldukça uygun bir fiyattı. Ama italyan usulu bir pizzaydı, çok lezzetliydi diyemiyorum.

Yeme içme denince kendimi kaybettim yine. Biraz konumuza dönelim,

Tabiki Roma denince akla herşeyden önce o geliyor, Kolezyum.

Çok açık konuşmam gerekirse, ben oradayken denk geldiğim yol çalışmaları sebebiyle mevcut büyüyü hissedemedim. Etrafındaki bütün yolları kazmışlar ve büyük metal duvarlarla örmüşlerdi. Ben de böyle şanslıyım işte. Neyseki gün batışını seyrederken bütün bu talihsizlikleri görmezden gelebildim. Roma gerçekten gün batımı için ideal şehirlerden biri.

Gelelim Trevi çeşmesine, İNANILMAZ! Ben ki üst üste insan yığını olan yerde duramam, bana çarpıp geçenlere rağmen olduğum yere çivilendim ve gözlerimi çeşmeden dakikalarca alamadım. Bu çeşmeyle alakalı söylenen şöyledir ki, içine para atan mutlaka Roma’ya bir gün geri dönecektir. En son
Mısır’da çeşmeye para attıktan sonra hayatımda olmayan felaket kalmadığı için ben pas geçeyim dedim. (1 ay sonra yolum Roma’ya tekrar düştü o ayrı konu.)

İspanyol meydanı ve çevresindeki dar sokaklar Roma’nın tadını en güzel aldığınız yerlerin başlarında geliyor. Merdivenler çok dikkatimi çekmedi fakat yakınlarında çok güzel tatlılar ve kahveler yapan mekanlar bulduk, öğleni gece ettik diyebilirim:) Ve fiyatlar beklenen Roma standartlarının hep altındaydı, bana soracak olursanız. Bir kahve bir cheesecake için 7 euro gibi bir fiyat ödemiştik. E Roma’dasın olsun o kadar! Ama ben o 7 euroya iki öğün karnımı doyururum diyorsan, bak o da mümkün market çerçevesinde.

Uzun lafın kısası Roma’nın kapıları sırt çantalı kardeşlerimize de, koca koca şapkalı alışveriş delisi teyzelerimize de kapısı açık, binbir hikayeli bir şehir. Genel çerçevede bakacak olursak, 5 günde 150 euro’ya çıkan da olabilir. Ben 3 günde yaklaşık 400 euro harcadım. Tabii müzeler ve boğazıma düşkünlüğümü göz ardı etmeyelim!

Eğer bu yazımı Roma’ya “gitsem mi acaba?” diye okuyorsanız, ben 2 kere gittim 3. kısmetse yakındır diyebilirim. Eğer biletiniz varsa, benim için güzeller güzeli italyanlara selam söyleyin, bol bol napolitan pizza tüketin, kiloları boşverin! Şimdiden iyi tatiller.

Seyahat ile ilgili bana ulaşmak isterseniz;
Facebook: Ebru Tan
Instagram: afactorygirl

Ebru Tan