Bugün, yani 26 Eylül 2019 tarihi, Türkiye için unutulmaz tarihler arasına girdi. Ne yazık ki, oldukça tatsız bir sebepten. İstanbullular saat 13.59’da 5.8 şiddetinde bir depremle sarsıldı. Günlerdir aktif bir fay hattının gittikçe artarak neredeyse 6 şiddetine ulaşması herkesin aklına aynı soruyu getirdi: İstanbul 6’dan büyük bir deprem ile tekrar sallanacak mı?

Bu sorunun cevabı evet. Fakat arkasından gelecek koca bir açıklama ile! 20 yıldır birikmekte olan 7 ya da daha büyük şiddette deprem üretebilme enerjisine ulaşmış bu fay hattı, bu 6 depremi ile riskini yitirmiyor ve enerjisini kaybetmiyor ne yazık ki. Depremin doğası malesef böyle işlemiyor.

Marmara denizinde bulunan hatlarda birden fazla kırılma noktası bulunuyor. Bugün yaşanan bu korkutucu deprem bunlardan sadece bir tanesi. Beklenen büyük deprem tam olarak bu noktada değil, fakat bu hareketliliğin ve yaratılmış olan mevcut basıncın büyük depremi öne çekmesine kesin gözle bakılıyor. Daha 2 ay önce Atina’da gerçekleşen depremle Türkiye tekrar depremi konuşmaya başlıyor. “1O sene içinde bekliyoruz” diye konuşulan deprem, bugünkü yerküre hareketleri incelendiğinde, patlamaya hazır bir bomba haline geliyor.

İnternette gün ve saat veren insanların tamamen bilimden ve gerçeklikten uzak olduğunu belirmek istiyorum. Deprem ne yazık ki, yaklaşık süre dışında, zamanı belirlenebilen bir olay değil. Hiç bir bilimciden gün ve saat verdiklerini duyamazsınız. Ancak hareketlilikleri inceleyerek tecrübe ve verilere dayanarak ortalama bir tahminde bulunabilirler. “Yarın şu saatte deprem olacak!” kaosçularına, duygularınızı emanet etmeyiniz.

Peki ya İstanbul bu büyük depreme hazır mı?

Hayır. Bu yarın ya da bir kaç sene içerisinde olacağı kesin olan deprem, Türkiye’yi bir ülke olarak hem psikolojik hem ekonomik olarak içinden çıkılmaz bir felakete sürükleyecek. Özellikle İstanbul gibi yoğun nüfuslu ve çarpık yerleşimli bir şehirde. Deprem Bilimine hayatını adamış uzmanların belirttiği beklenen kayıp sayısı yaklaşık 2 milyon civarında. Evet bu gerçekten korkunç bir sayı. Bir şehrin binlerce binasının yerle bir olmasının vereceği maddi, manevi zarardan bahsedemiyorum bile..

“Deprem değil, ihmal öldürür” bütün bu durumun özeti aslında. Türkiye 17.000 insanın hayatını kaybettiği bir deprem sonrası, 20 yıldır bu konuda hiç bir hazırlık ve bilinçlendirme yapmadı. Verilen vaadler ile toplanan vergiler yol yapımlarına harcandı. Şimdi insanlar 5.8 şiddetinde bir deprem sonrası, çocuk parklarında sabahlıyor. Küçücük bir çocuk parkında, yüzlerce kişi.

Hayatını deprem bilimine adamış doktorlar “bu deprem olacak” diyor. “Olabilir” değil. Yani asıl soru “Daha büyük bir deprem olacak mı?” değil. “Biz en kısa zamanda, hemen bugün, bu acıyı yaşacak halk için ne yapabiliriz?” olmalı.

Depremin aktif olarak yaşandığı bir kuşağın insanları olarak, deprem hazırlığının ne anlama geldiğini bildiğinizi düşünüyorum. Evde en çok vakit geçirdiğiniz noktalarda bir yada iki adet deprem çantası bulundurmak, sizi ekonomik krize sürüklemez ve vaktinizden çalmaz. Aksine, hayatınızı kurtarır. Kendimizi enkaz altında düşünmek istemiyor, hatta bazen “ölürüm daha iyi” düşüncesine giriyoruz. İşin gerçeğe yansıyan hali öyle olmayacak. Yaşamak istiyoruz. İçerisinde: su, enerji verici atıştırmalar, el feneri ve düdük bulundurduğunuz küçük bir çanta. En çok oturduğunuz koltuğun yanında, yatağınızın kenarında. Bu kadar basit bir dokunuş hayatınızı kurtaracak.

Ben bu konuda eğitimi sadece kişisel araştırmalar ve takibe dayalı bir birey olduğumu belirtmek isterim. Hiç bir resmi açıklamada bulunmuyorum. Bilimi takip ediyor ve sadece bilimsel verilere göre davranıp, aktarımı sağlıyorum. Size de kendinizin ve halkın sağlığı açısından aynısını öneriyorum.

Bu korku dolu günlerin çabucak geçmesi ve en kısa zamanda olabildiğince daha hazır bir İstanbul haline gelebilmemiz dileklerimle..